Sunday, September 23, 2007

Oradaydik ve simdi buradayiz

Orjinal plan: 3 gun Lima, 7 gun Cusco ve Inka yolu. Aylar oncesinden ucak biletleri alinmis ve oteller ayarlanmis oldugu halde gidise iki hafta kala Lima’nin 150 km guneyindeki Ica sehri merkezli 8 siddetindeki deprem planlari degistirdi. Bir yandan Turkiye’ki akrabalar ‘yok valla orada kalmayacagiz’ diyip sakinlestirildi bir yandan da gezinin Lima kismi plandan cikarilip degistirildi. Yerel bir turizm acentasi ile bir gun boyunca defalarca emaillesildi ve tabii ek para odenerek Lima-Cusco ucak bileti ve Cusco’da otel ayarlandi.
Yeni plan: 10 gun Cusco ve Inka yolu arti donus yolunda Lima’da gecirecegimiz 7 saat. Lima illa ki gorulecek.
Derin bir nefes alinarak Persembe sabahi ucaga binildi. Once Los Angeles sonra Lima sonra da Cusco diyip Cuma sabahi cok erkenden Cusco’ya varildi.











Cusco deniz seviyesinden 3360m yukseklikte bir sehir ve Vancouver’la arasinda 2 saat zaman farki var. ‘Ne iyi. Bu sefer jet lag olmayacagiz’ kismini biliyorduk. Bildigimiz ve benim Aleks icin gizli gizli endiselendigim bir baska sorunun karsimiza cikacagini da biliyorduk, yukseklik hastaligi (altitude sickness). Deniz seviyesinden o kadar yuksek yerlerde havadaki oksijen miktari az oldugundan vucudunuzun oncelikle bu yeni hava karisimina alismasi gerekiyor. Bazi asiri durumlarda akcigerde ve beyinde su toplanmasina yol acabiliyor olsa da genel sikayetler istahin kesilmesi, bas donmesi, nefes darligi ve halsizlik. Ucaktan inince nefes aliyor olmamiza sevindim – alamayacakmisiz gibi gelmisti . Ilk iki gun derin nefes almak ve iki merdiven cikinca uzun bir yoldan kosarak gelmissiniz gibi nefes nefese kalmak disinda iyiydik aslinda (parentez icinde - hafif bir corba ictikten sonra bir an cok fena olup guzel tablolarin asili oldugu lokantadaki koltuga uzanmak zorunda kalmamin disinda).











Cusco kucuk, derli toplu, dinamik ve turistik bir sehir. Turistik dememdeki neden bircok muzeye ve sehrin yakinlarinda bulunan ve yuruyerek ulasilabilen bircok Inka tapinagi kalintisina sahip olmasi, tabii bir de sayisiz hediyelik esya satan dukkanlari. Bir de hersey cok cok ucuz olunca aksamlarimizin bir kismini dukkanlari zevkle ve ilgiyle dolasarak gecirdik. Fiyatlar pazarliga acik. Tabii ben de Turk olup annemden antremanli –onun kadar iyi degilim ama- olunca 10 dediklerine 5 verdim desem yeridir ama bazen de cok israr etmeyip onlarin indirdigi fiyata razi oluyordum. Hani pazarliksiz ilk soyledikleri fiyat bile o kadar ucuz ki insanin vicdani el vermiyordu.

Dinamik bir sehir cunku aksam saat 5’ten sonra sokaklar, yollar civil civil. Sokak saticilari, gencler, aileler herkes disarilarda, bir hareket bir enerji almis basini gidiyor. Sehrin bu ritmini anlamak hosuma gitti ve Cusco’ya erken geldigimiz icin memnun oldum yoksa bunu farketmeden eve donmus olacaktim.

Inka uygarligi bizim topraklarimizdan gelip gecmis uygarliklar kadar eski degil. 1438 –1533 yillari arasinda bircok gunumuz Guney Amerika devletini icine alan bir imparatorluk kurmuslar ve Ispanyollarin o topraklara ulasmasi ile dagilip gitmisler. Cusco baskentleri ve onlara gore dunyanin merkezi (insanoglu degismiyor iste). Astronomi ve tas isciligi alanlarinda cok ilerlemisler ama yazi ve tekerlege kadar gelememisler. O devasa taslari tapinak alanlarina nasil tasidiklarini cozmek arkeologlara kalmis. Gun yuzune cikan bircok eski kentin ismi de bilinmediginden yerliler o bolgeye ne diyorlarsa o isim verilmis. Mesela Machu Picchu aslinda yakindaki bir dagin ismi ve sehir de o ismi almis. Gercek ismi bilinmiyor.











Inka yolu cok kolay bir lokma degil. Ben okuduklarimdan ikinci gunun zorlu gececegini bekliyordum ama 3.gun de hic az degildi. Muthis manzaralar arasinda yuruyup grupdakilerle sohbet ederek, sadece yuruyerek ulasilabilen Inka kalintilarinda reherberimizin anlattiklarini dinlerken dinlenerek, bol bol fotograf cekerek gunumuzu aksam ediyorduk ama ayak ve bacaklarimizin halini dusunmek zor olmasa gerek. Ama o 4. ve son gunun hali bir baskaydi. Sabahin 4’unde caki gibi kalktik ve sadece benim degil gruptaki herkesin heyecanli oldugunu onceki gunler hep gerilerden gelen grup uyelerinin onumde neredeyse kosar tempoda yuruduklerini farkettigimde anladim. Tecrubeli rehberimizin yonlendirmesi ile once gunes kapisina sonra da Machu Picchu harabelerine ilk ulasan grup olduk. Machu Picchu’ya harabe demek zor cunku aslinda sehir oldugu gibi duruyor, Ispanyollarin oraya ulasmadigi belli oluyor. Hani boyle toparlamaya vakit kalmadan acele ile terkedilmek zorunda kalinmis gibi gorunuyor. 1911 yilinda Hiram Bingham adinda Yale Universitesinden bir tarihci bolgeye yaptigi kayip Inka sehrini bulma amacli ziyaretlerden birinde gercekten kayip sehri buluyor.



Hep fotograflarda gordugunuz o uzak diyarlardaki yerin tam da icinde olmak heyecan verici bir duygu. 'Gercekten buradayim simdi. Evet burasi Machu Picchu' diyip kendimi ikna etmem gerekti biraz.