İçimdeki tel
...dün akşam Fransızca kursundan eve dönerken otobüste, önümdeki sırada iki orta yaşlı kadın oturuyordu. İyi arkadaş oldukları konuşmalarından, ses tonlarından, birbirlerine bakışlarından belliydi. Bir tanesinin başında saçlarının tümünü kapatan şık bir eşarp vardı. ‘Acaba kanser tedavisi mi görüyor’ diye içimden geçirdim onlara bakarken (veya olayı daha da dramatikleştirmek mi istedim böyle düşünerek, bilemiyorum). Sonra otobüsten inmeden önce eşarplı olan, arkadaşıyla vedalaştı ve birbirlerine sarılıp ayrıldılar. İçimdeki tel koptu.
Herşey iyi güzel gidiyor ama öyle anlar oluyor ki dost sıcaklığının yokluğu gelip yüreğinize oturuveriyor birden. Birkaç vakit sonra, yine böyle ansızın karşınıza çıkmak üzere kaybolup gidiyor...

9 Comments:
ayyyy canım benim, bazı anlar oluyoki ben de seni öyle özlüyorum. Çünki bi tek seninle oturup konuştuğum veya senin anlattıklarının beni rahatlattığı durumlar oluyo... tek sen özlemiyosun.
Bugün güneş yukardan şöyle biz aşağıdakiler ne yapıyoruz diye bakmaya karar verdi. Diyorumki şu balıklarda kendiliğinden tavaya gelseler ne kolay olurdu hayat :)))
Hayat biraz da özlemektir...Orada dost sıcaklığını özlüyorsun, İstanbul'da başka şeyleri özleyeceksin...
Hayatta neyi seçsek bir tarafı eksik kalıyor birazcık...
Sebat
zeynep ben düşüncelerimi en son comment e yazdım. Buraya gene Cahit Sıtkı hocanın bir şiirini yazalım, hocada Gün olurki demiş, demek ki senin yaşadıklarını herkes değişik şekliyle yaşıyor sanırım.
Gün olur ki ne gökyüzü para eder,
Ne deniz kenarı, ne bağlar bahçeler.
Gün olur ki ne kız, ne rakı, ne şiir,
Hiçbir şey insanı sarmaz, kandıramaz;
Her çeşmeden boş döner, elindeki tas.
Gün olur ki çıldırmak işten bile değildir.
Yumruk biçiminde bir şey
Kan kırmızı et parçası
Gümbür gümbür atar durur
Göğsümün sol tarafında
Hayat, aşk, iyilik, cesaret
Ne varsa bu yürektedir
Bu yürek durmayagörsün
Kodunsa bul dünyaları
Yüreğim benim bir tanem
Velinimetim, efendim
Durma, çarp, vur, ses ver aman
Aşık kulağım sendedir.
cahit Hoca sanırım, buda güzel bir şiir. sevgiyle hakan
Bu ne kadar dokunaklı olmuş zeybem. Vallahi. Aaaaaaaa. Seninle en kısa sürede yine internetten görüşelim. Ev halkını evde toplayıp messengerdan görüşelim hem de kameralı. Bak herkes de commentleri giriyor vallahi. Sebatla konustuk. Hemen bende comment yapayım, yaptırayım dedim. Bu arada anonymous diye ben yanlışlıkla girdim diğer bölümde :) Öptüm seni.
"içimdeki tel" başlıklı yazın benim de yüreğimi titretti, dost insanların, sevdiklerinin uzaklığı insanın içini yakar, bunu yaşayan bilir ancak. Hayat sana gülen yüzünü hep göstersin, kalbini ısıtan dostların senden uzak olmasın, özlem bir gün biter, kavuşursun. Yaşadıkça, çok şeyler göreceksiniz, sizin için her şey iyi olsun.
Herkese çok teşekkür ediyorum yorumları için. Anlaşıldığını bilmek bile özlemi azaltıyor.
Canım arkadaşım mesafeler yalnızca hissettiğini o anda yaşayamamana sebep oluyor hepsi bu.Tıpkı senin "blogger" ının her gün ne yazmışsındır diye merakla bakan benim,son 4 gündür yatak döşek yattığı için bu bölümü takip edememiş olmam gibi.Kaçırılan sadece günlük olağan küçük ayrıntılar onun dışında herşey aynı.Çünkü özlem yalnızlıkla sadece belirginleşiyor,bütün sevdiklerin yanında bile olsa, içinde yer eden birinin yokluğu ve özlemi her zaman içinde bir yerlerde kalıyor.(Buarada ben daha iyiyim, bebekte iyi bir problem yok:-))
merhaba zeynepcim,
ben de nihayet bir comment yazabiliyorum.
aslinda sizler orada oldugunuzda, bizim de burada icimizdeki tellerden biri kopmus oluyor bir anlamda...
Gulsah
Post a Comment
<< Home