Thursday, January 26, 2006

Havana

Ertesi sabah. Nihayet Havana şehir merkezindeyiz. Hava açık, pırıl pırıl güneş, tiril tiril elbiseler -daha dün kalın boğazlı kazak ve palto ile dolaşıyordum-inanamıyorum. o ben miydim? Ben kimim? Neredeyim? sorularıyla uğraşırken, Havana’da olmanın gerçekliği ve sevinci ile sırıtırken ‘hadi Aleks, nereden başlıyoruz?’ diye soruyorum. ‘Bilmiyorum’ cevabı ile gülümsemem balonu patlamış sakızın yapıştığı gibi yüzüme yapışıp kalıyor. Yok yok doğru duymadım ben, öyle değil mi? Ama, ama doğruydu. İnternette geçirilen onca saatin bir faydası yok muydu? bu erkekler neden böyle? oğlum olursa herşey farklı olmalı onda diye düşünerek bir ara sokağa girip yürümeye başladık. Fotoğraf çekmeye başladım, çektikçe de keyfim yerine geldi. Birlikteyiz, elimizde harita var, görmek istedigimiz yerler belli, hava nefis keyfimizi bozmaya gerek yok. Karşımıza Devrim müzesi çıktı birden. Evet, işte zaten görmek istediğim ilk yer. Yaa işte, keyif bozmaya gerek yok. Müzenin biraz bakıma ihtiyacı var ama devrim süreci hakkında ziyaretçileri iyi bilgilendiriyor. Hem ispanyolca açıklamaların altında ingilizceler de var ya (benim için gerekmiyor da, ingilizceler Aleks için-he,he blogda hava da atılıyormuş), daha fazla konuşmamak gerekiyor. O uzun günün geri kalanını fotoğraflarla anlatayım:


Havana körfezi girişindeki deniz feneri












Castro'nun özlü bi sözü









Devrimci öğrenciler tarafından diktatör Batista'ya düzenlenen başarısız suikast girişiminden kalan kurşun izleri.










Havana şehir merkezi (Habana Vieja-Eski Havana) muhteşem binalarla dolu. Mimari doku kesinlikle bozulmamış. Barok, neo-klasik, Art Deco binalar yan yana sağlı sollu uzanıyor. Aleks, benim “muhteşem binalar bunlar, dur fotoğraf çekeceğim” cümlemi belki yüz kez duydu o gün. Günün ilerleyen saatlerinde "buradan mutlaka bir bina/ev almalıyım, nefis kekler ve çay, kahvenin ikram edildiği bir cafe de açardım. Sonra kışın olmadığı bir ülkede güzel güzel yaşardım. Yaa ben buradan bir ev almak istiyorum...” şeklinde fikirlerim kanatlandı. Tabii yaşadığım yerlerde herşey hep sahip olmak veya olmamak üzerine kurulu olduğu için sahip olunmadan da o binaların güzelleştirilebileceğini düşünemedim ve utandım sonra. Habana Vieja, 1982 yılında UNESCO tarafından “Kültürel Miras” listesine alınmış. Evlerin çoğu oldukça bakımsız ama arada renovasyon görüp, güzelleşmiş binalar da var.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home